YARARLANICILAR
Ana Yararlanıcı : Yahudi-Bulgar işbirliği merkezi "ALEF"
Ortak 2: Edirne Sınır Ötesi Kültürler Araştırma Derneği "ESKAD"
Uygulama dönemi : 19.02.2020-04.06.2021
Sınır Ötesi İşbirliği Girişimleriyle Sürdürülebilir Turizmin Geliştirilmesi
Projenin Amacı
Sınır ötesi bölgenin efsanelerini tanımlayan ve özetleyen bir önceki projede elde edilen sonuçları geliştirerek sürdürülebilir turizmin geliştirilmesidir.
Efsaneleri ziyaret etmek için belirli coğrafi bölgelere bağlamak. Sürdürülebilir turizm gelişimi için bölgesel katılımcılar arasında artan kapasite ve işbirliği.
Kültürel ve tarihi mirasın teşvik edilmesi için girişimler yoluyla sınır ötesi bölgenin turist çekiciliğini arttırmak.
Ortak kültürel faydalar hakkında kamu bilincini artırmak.
Yeni bir turist ürünü yaratmak.
Sınır Ötesi Gezi Rehberi
Karanın denizle buluştuğu Trakya'nın en doğu kesiminde, mistiğe bürünmüş bir dağ hala keşfedilmemiş sırlarını saklıyor.
Doğa, Istranca'ya son derece cömert davranmış ve ona sonsuz bir yeşillik ve sayısız berrak su kaynakları sağlamış ve insanlar onun masalsı tarihini ejderhalar, periler, atlantisliler, tanrılar ve rahibelerle ilgili inanılmaz efsanelerle yaşayarak yaratmışlar.
Istranca Dağı, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere iki ülkenin topraklarında yer almaktadır. Ancak efsaneler için sınır yoktur. Bu rehber size efsanelerin yolunu izlemenizi ve sınırın her iki tarafındaki garip yerleri antik çağların kutsal alanlarını ve gizemlerini ziyaret etmenizi sağlayacaktır.
Yerel inançlarla ilgili garip yerleri ve onlara ulaşma yollarını göstererek seyahatlerinizi tek başınıza düzenlemenize yardımcı olacaktır.
Rehber kitapçığı, Istranca Dağı'nın efsanevi yerlerine giden üç sınır ötesi rota içerir ve bunların her birinin Bulgaristan veya Türkiye'den bir başlangıç noktası olabilir. Güzergahlarda her yeri ziyaret etmek ve görmek zorunda değilsiniz, ama gerçekleştirirseniz en heyecan verici yolculuk olduğuna ikna olacaksınız. İhtiyacınız olan tek şey bir keşif ruhu ve biraz da maceracılık.
Rotalar
Gurme
Istranca'da hem insanlar hem de yemekler eşsizdir. Yemek hikayeleri her zaman genellikle mistisizmi ve asırlık ritüelleri ifade eder. Geleneksel olmayan yemeklerle turistleri şaşırtmaya ve rota üzerindeki belirli bir yere özgü lezzetleri "test etmeye" hazır mutfak geleneklerinin gayretli muhafızları var.
Edirne Tava Ciğeri
Tava ciğer Edirne'nin simgelerinden biridir. Şehri ziyaret edip de ve onun lezzetli "amblemini" denememek suçtur. Şehir merkezindeki onlarca özel restoranda servis edilmektedir. Edirne lezzeti olan tava ciğer kendine özgü bir marşı vardır ve her bahar, şehir bir tava ciğeri festivaline ev sahipliği yapmakta. Burada 1 ton meşhur lezzetten yenir. Dünyanın en büyük ciğer tavası Edirne'de bulunuyor ve Guinness Rekorlar Kitabı'nda yer alıyor.
Tava Ciğer Tarifi
Dana karaciğerinden hazırlanır, ciğerin üzerindeki ince zarı ve sinirleri temizlenir ve ince yaprak halinde kesilir, bu büyük beceri ve ustalık ister. Kesilen yapraklar süzgeç içinde bol suda durulanıp tamamen süzülür ve 20 - 25 dakika dinlendirilir. Buğday unu ile karıştırılır, tuz ekleyip 120 derece kızgın yağda 40 -45 saniye kızartılıyor ve servis için hazır hale geliyor. Yanında kızartılmış Karaağaç kırmızı acı biberi ile cacık, ayran ve ya yoğurt servis ediliyor.
Istranca Lezzetleri
Zelnik / peynir, labada, ıspanak veya ısırganlı börek, bazen etli /, ishmer / taze tuzlu peynir ve mısır unu /, rulo kekler, kiremit üzerinde balık, trahuli / palamut ile / Istranca dedesi - Istranca mutfağı inanılmaz lezzetler sunuyor . En garip spesiyaliteler arasında, ancak Malko Tarnovo çevresindeki bölge için geleneksel olan lopuşka yemeği.
Tarifi :
Nehir balıklarından hazırlanır: bıyıklı, küçük alabalık ve diğerleri, ince hayvansal yağdan pastırma dilimleri, soğan ve diğer yeşilliklerle birlikte nehir boyunca büyüyen büyük dulavratotu yapraklarına sarılır. Bütün bunlar doğrudan korda pişirilir.
Edirne Bulgaristan Cumhuriyeti Başkonsolosluğu Adres : Sarıca Paşa Mah. Talat Paşa Caddesi No : 146 Tel.: 00902842140617 Faks : 00902842148482 Е-mail: Consulate.Edirne@mfa.bg İş günleri mesai saatleri dışında nöbetçi telefonu : 00905337396140 Bayram ve tatil günleri nöbetçi telefonu : 00905336298164
Edirne Turizm Danışma Bürosu –
Tel. - +90284 2139208 Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi – Tel. +90 284 2251120 Edirne Belediyesi “Kültür Müdürlüğü” – Tel. +902842123288 Kırklareli Valiliği “Kültür Turizm Müdürlüğü” – Tel. +90288 2141947 ; +902882143177 Kıyıköy Belediyesi - Tel. : +902883886007
Sozopol arkeoloji müzesi Müze binası kültür merkezi tarafından sağlanan “Aziz Kiril ve Metodi” kilisesi içindedir Tel: +359 55 022 226. Primorsko Turizm Danışma Bürosu, “Üç Mart” No: 56, Tеl. +359 550 3 24 66, е_mail: tic_primorsko@abv.bg Primorsko tarih müzesi – “Albatros” Sok. No: 5, Tеl:088 770 1695 Begliktaş Trak tapınağı Tel. : +359 56/820344
Burgas Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu Adres : “Demokratsiya” Bulvarı No: 38 Tel.: +35956879940 Faks : +35956821700 Е-mail: consulate.burgas@mfa.gov.tr
Tsarevo Turizm Danışma Bürosu – Mihail Gerdjikov Sok. No: 2, Tel. - +35955052162; +35955053182, e-mail: ecotour@abv.bg Sozopol Turizm Danışma Bürosu, “Republikanska “ Sok. - Meydan, Tel. - +35955143336 Belediye Kültür Enstitüsü “Sozopol müze merkezi” Han Krum” Meydanı No: 2, Tel. +359 5514/ 22226
Sustainable Tourism
Bu web- sitesi , CCI Numarası 2014TC16I5CB005 olan Interreg-IPA Bulgaristan-Türkiye SÖİ Programı aracılığıyla Avrupa Birliği desteğiyle yayımlanmaktadır ,sürdürülmektedir. Bu yayının içeriği tamamen ‘Edirne Sınırötesi Kültürleri Araştırma Derneği ’ ‘ESKAD ’ ve ‘ALEF’ sorumluluğundadır ve hiçbir şekilde Avrupa Birliğinin veya Programın Yönetim Makamının ve Ulusal Otoritenin görüşlerini yansıtmak için alıntılanamaz.
“Projeye, Interreg-IPA Bulgaristan-Türkiye SÖİ Programı aracılığıyla Avrupa Birliği tarafından eş finansman sağlanmaktadır.”
From Turkey:
EDİRNE – BABAESKİ/MUTLU KÖY – DUPNİSA MAĞRASI – DEREKÖY SINIR KAPISI / MALKO TIRNOVO – SİNEMORETS – PRİMORSKO - SOZOPOL
Karanın denizle buluştuğu yer.
Karanın denizle buluştuğu Trakya'nın en doğu kesiminde, mistiğe bürünmüş bir dağ hala keşfedilmemiş sırlarını saklıyor.
Doğa, Istranca'ya son derece cömert davranmış ve ona sonsuz bir yeşillik ve sayısız berrak su kaynakları sağlamış ve insanlar onun masalsı tarihini ejderhalar, periler, atlantisliler, tanrılar ve rahibelerle ilgili inanılmaz efsanelerle yaşayarak yaratmışlar.
Istranca Dağı, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere iki ülkenin topraklarında yer almaktadır. Ancak efsaneler için sınır yoktur. Bu rehber size efsanelerin yolunu izlemenizi ve sınırın her iki tarafındaki garip yerleri antik çağların kutsal alanlarını ve gizemlerini ziyaret etmenizi sağlayacaktır.
Yerel inançlarla ilgili garip yerleri ve onlara ulaşma yollarını göstererek seyahatlerinizi tek başınıza düzenlemenize yardımcı olacaktır.
Rehber kitapçığı, Istranca Dağı'nın efsanevi yerlerine giden üç sınır ötesi rota içerir ve bunların her birinin Bulgaristan veya Türkiye'den bir başlangıç noktası olabilir. Güzergahlarda her yeri ziyaret etmek ve görmek zorunda değilsiniz, ama gerçekleştirirseniz en heyecan verici yolculuk olduğuna ikna olacaksınız. İhtiyacınız olan tek şey bir keşif ruhu ve biraz da maceracılık.
Aramızda yeni bir hayat yaşamak için eski efsaneler ve hikayeler nesilden nesile aktarılır, değiştirilir, yeniden yazılır. Bu tur, garip ve özel yerler bulmak, hayal güçlerini geliştirmek ve kendi efsanelerini yaratarak, nehir,dağ ve deniz gibi doğa çeşitliliğini sevenler içindir. Ayrıca geziyi bir kumsal ile dağlarda bir yürüyüşle birleştirmek isteyenleredir.
Edirne
Trakya'nın Türkiye bölümünde, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarına yakın, canlı, dinamik ve misafirperver bir şehir. Edirne, en çekici turizm destinasyonlarından biridir. Şehir, tarihini eski Traklar zamanından, Roma fetihlerinden, 1361'de yaklaşık yüz yıl Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olacak şekilde yazdı ve bundan sonra da imparatorluğun en önemli şehirlerinden biri olmaya devam ediyor. Bugün Edirne, Türkiye'nin Avrupa yakasındaki en büyük ikinci bölgesidir. Kültür, tarih, sanat ve festival merkezi şehri en talepkar turistleri bile tatmin edebilir. Burada turistleri çok sayıda konforlu restoran ve diğer yeme içme, eğlence, avlanma, balık tutma ve ata binme gibi atraksiyon yerleri beklemektedir. Şehrin renkliliği, tarihi yerleri ve alışveriş imkanları ile her yıl 3 milyon turist şehri ziyaret etmektedir. Ancak çok azı Edirne'nin efsanelerini koruduğunu biliyor.
Konaklama: 3*, 4* ve 5* oteller, butik oteller ve pansiyonlar ile konaklama kapasitesi 2000 yatak civarıdır.
Ziyaret edilecek yerler : Bülbül adası
Tunca ve Meriç nehirleri arasında, Karaağaç bölgesine giden yol üzerinde yer almaktadır. Adı, burada yaşayan çok sayıda bülbülden kaynaklanmaktadır. Adada harika nehir manzarasına sahip birkaç restoran vardır. Ada mitoloji kahramanı Edirne'nin kurucusu Orestes ile özdeşleşmiştir.
Taş köprülerМeriç köprüsü
Meriç Nehri üzerindeki köprü Edirne'nin simgelerinden biridir, Karaağaç semtini şehir merkezine bağlamaktadır. Yapımına 1842'de Sultan Abdülmecit döneminde başlanmış ve 1847'ye kadar devam etmiştir. 263 m uzunluğunda ve 7 m genişliğinde olan bu köprüden 300 metre sonra Tunca nehriyle birleştiği yerde Orestes efsanesi ortaya çıkmıştır.
Tunca köprüsü
Meriç nehri ile birleşmeden önce Tunca nehri üzerindeki sonuncusudur. 1608-1615 yılları arasında İstanbul'da Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılan batılıların Mavi cami dedikleri Sultan Ahmet camiinin de mimarı olan Mimar Sedefkar Mehmed Ağadır. Tunca köprüsü, Edirne merkezini Karaağaç semtine ve şehrin kuruluş efsanesine bağlar.
Fatih köprüsü
Köprü, İstanbul fatihi Sultan Mehmed’in emriyle inşa edildiği için adını taşıyan Tunca nehri üzerindedir. Sarayı şehre bağlamaktadır. İnşaatı 1452 yılında yapıldığı tahmin ediliyor. Ortada büyük yanlarda daha küçük olmak üzere üç gözlüdür. Uzunluğu 34,20 m, genişliği 4,40 metredir.
Kanuni Köprüsü
Köprü, Osmanlı döneminin en ünlü mimarı olan, adı Osmanlı İmparatorluğu'nda anıtsal ve simgesel yapılarıyla ünlü ve efsanevi Mimar Sinan'ın eseridir. 1560 yılında inşa edilmiştir. Bu köprü Hürrem sultanın kocası Kanuni Sultan Süleymanı Avrupa seferlerinden dönüşünü beklediği köprü olarak bilinir.
Edirne’nin kurucusu
Orestes, Clytemnestra'nın ve Truva Savaşı'nın ünlü generali Agamemnon'un oğluydu.
Truva'nın fethi seferine çıkmadan önce Agamemnon, kutsal bir geyiği öldürmüş ve tanrılar tarafından cezalandırılmış, onları yatıştırmak için kızı Iphigenia'yı feda etmek zorunda kalmış. Clytemnestra, Agamemnon'un zulmünü affetmiyor ve kardeşinin yardımıyla bir suikast düzenlemiş. Yıllar geçmiş. Orestes, babasının intikamını almak için annesini ve amcasını öldürüyor ve böylece ölümcül bir günah işliyor. Tanrılar, ona üç nehrin birleştiği yerde ellerini yıkarsa günahlarından arınacağına dair söz veriyorlar. Orestes, üç nehrin Arda, Meriç ve Tunca’nın birleştiği o yeri bulana kadar uzun süre yürüyor. Ellerini yıkıyor, günahlarından arınıyor ve orada kalmaya karar veriyor. Bir yerleşim yeri kuruyor ve oraya Orestia adını veriyor. Bugün antik Oresteia'nın Edirne'nin Karaağaç mahallesine yakın bir yerde olduğu düşünülmektedir.
Mutlu köy /Babaeski
Edirne’den 54 km güneydoğu istikametinde D100 ve E 87 yolu üzerinde bulunan Mutlu köyü, Edirne yönündeki Babaeski ilçesine sadece birkaç dakikalık sürüş mesafesindedir. Bereketli Trakya ovasının yeşilliklerine dalmış, fotoğraf sevenler için gerçek bir meydan okuma yeridir. İlkbahar mevsiminde yolun iki yanında yer alan rengarenk stantlarda ziyaretçilere hediyelik eşyalar ve yöre halkının ürettiği çeşitli tarım ürünleri sunulmaktadır. Köyün en sonunda, bölgenin en efsanevi yerlerden biri Bolca ninenin türbesi bulunmaktadır. Bugün orası cömertliğin ve iyiliğin unutulmaz bir yeri olarak ün yapmıştır.
Cömert yaşlı kadın
Köyün kenarında çok cömert yaşlı bir kadın yaşıyordu. Bir defasında Arnavutluk seferine çıkan Sultan Fatih Mehmet Han'ın askerleri yaşlı kadının evinin önünden geçerken onun yemek yaptığını görünce, güzel kokulu yemeklerinden tatmak istediklerini söylemişler. Askerlerin yüzden fazla oldukları halde yaşlı kadın hepsini pilav ile doyurmuş. Onlar yedikçe tenceredeki pilav çoğalıyormuş. Bu mucizeyi Sultana anlatmışlar. Sultan yaşlı kadına bu iyilik karşılığında çok duygulanmış ve dile benden ne dilersen demiş. Yaşlı kadın bir şey istemediğini, yalnız bir küçük ricası olduğunu, askerlerin atlarını bağladıkları kazıkları o gece orada bırakmalarını istemiş. Sultan yaşlı kadının önemli bir şey istemediğini görünce, onun cömertliğine ve iyiliğine karşılık gelecek nesillerin dahi unutamayacağı ve hatıralarda kalacak Bolca Nine ismini koymuş. Ertesi gün askerler yaşlı kadına vedalaşmak için geldiklerinde ne görsünler, atları bağladıkları kazıklar yemyeşil fidanlardan oluşan ormana dönüşmüş. Efsaneye göre Bolca Ninenin türbesinin etrafındaki orman o zaman oluşan ormandır. Bugün bir bütün olarak cömertliğin ve iyiliğin bir yeri olarak anılmaktadır.
DUPNİSA MAĞRASI
Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı Sarp dere köyüne 5 km uzaklıktadır. Babaeski Kırklareli D555 kara yolundan E87 yoluna dönüyoruz ve Kızılcıkdere kavşağından Üsküp - Sarp dere yönüne sapıyoruz.
Dupnisa mağarası dört milyon yıldan önce oluşumunu ve gelişimini sürdüren 2720 mt uzunluğunda bir yeraltı sistemidir. Trakya’nın turizme açık olan tek mağarasıdır. Mutlu (Rezovska) nehri Dupnitsa'dan doğar. Mağara, dikitler, sarkıtlar, sütunlar, perdeler ve göller gibi güzel mağara oluşumları nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından birinci derece sit alanı ilan edilmiştir. Mağara girişinden önce uygun ve geniş bir park yeri, küçük yeme içme yerleri, çadır ve kampçılar için özel yerler de bulunmaktadır. Mağaranın yanı sıra bölgeden diğer turistik rotalara da ulaşılabiliniyor. Dupnisa mağarasında 16 türden yaklaşık 60.000 yarasanın yaşadığı mağara yalnızca 15 Mayıs - 15 Kasım tarihleri arasında ziyarete açıktır. Mağaradaki sarkıtlardan biri hüzünlü bir aşk hikayesiyle ilgili bir efsaneyle ilişkilendirilir. İnsanlar bu sarkıtları asla ulaşılamayan insan ellerine benzetiyorlar.
Ölümle biten aşk
Civardaki bir köyden genç bir delikanlı rahibin kızı Nisa'ya aşık olmuş, ancak kızın ebeveynleri bu aşka karşı gelmişler. Genç adamı bölgeden kovmak için peşine düşmüşler. Genç delikanlı mağaraya sığınmak zorunda kalmış ve ölüm onu orada bulmuş. Zamanla mağaranın içinde taşa dönüşmüş. Bunu duyan sevgilisi mağaraya girir girmez kalbi acı ve hüzünden durmuş. Onunu da bedeni zamanla taşlaşmış. Bugün asla buluşamayacak olan iki sevgilinin elleri binlerce turistin hayal gücünü ateşliyor.
Konaklama : Demirköy’e 60 km mesafede olan Kırklareli’nde 2* ve 3* oteller, butik oteller ve pansiyonlar
Sinemorets
Dupnisa mağarasından E 87 nolu üzerinden Dereköy /Malko Tırnovo sınır kapısına varıyoruz oradan 99 ve 9901 nolu yolu takip ediyoruz toplam 136 km uzaklıkta olan hedefe ulaşıyoruz.
Sinemorets köyü, Veleka Nehri'nin denize döküldüğü yerdedir. Güzel plajları, berrak deniz suyu ve muhteşem deniz efsaneleriyle ünlüdür. Veleka Nehri'nin denize döküldüğü yerde 700 m uzunluğunda 90 m genişliğinde Kuzey Plajı, sahilin güney kesiminde ise ünlü kaya oluşumu "Sfenks" bulunmaktadır.
Konaklama: Otellerde ve misafir evlerinde 5000 üzerinde turist karşılama imkanı vardır.
Gezilecek yerler : Sfenksin gücü
Birçoğu, Sfenks'in insan eliyle oyulmuş olduğuna ve Trakya ile Mısır kültürü arasındaki bağlantıların kanıtı olduğuna inanıyor. Malko Tarnovo yakınlarındaki Mısır tanrıçası Bastet'in mezarı olan mistik mağara ile bağlantılı olduğuna inanılıyor. Bazıları, bilinmeyen güçlerin burada yoğunlaştığını ve bir tür figür kültü yarattığını iddia ediyor. Bazıları arzuları yerine getirdiğini söylüyor, diğerleri burada eski bir Trak tapınağının varlığıyla ilgili hikayelerden ilham alıyor, diğerleri ise "sfenks" karşısında varlıklarının izini bırakan uzaylıların bazı ziyaretlerinin izlerini görüyor. Fakat bilim adamları kararlı , kaya figürünün yaratıcısı doğadır.
PRİMORSKO
Sinemorets’in kuzeyinde, 990 ve 99 nolu yol üzerinden 35 km mesafededir. İlçeden E87 nolu yol geçmektedir.
Primorsko ve kasaba çevresindeki bölge, Bulgaristan'ın Güney Karadeniz kıyısındaki popüler turistik yerler arasındadır. Gelişmiş ulaşım ağı ile tüm ana yollara karayolu bağlantıları ve düzenli otobüs taşımacılığı, charter havaalanı ve üç limana sahip olan tatil beldesi yüz binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir. 14 festival, ulusal ve uluslararası spor müsabakaları dahil olmak üzere eğlence yerleri de sayısızdır. Primorsko yakınlarındaki bölge, yeni, meraklı efsanevi yerlerin kaşifleri için son derece heyecan verici fırsatlar sunuyor.
Konaklama: 3*, 4*, 5*, oteller, aile pansiyonları, kiralık evler, dinlenme tesisleri, kampingler, tatil köyleri.
Gezilecek yerler :
Atliman körfezi – Dyavolski (Şeytan) körfezinin en güney bölümü. Kiten beldesinin 0.5 km kuzeybatısında yer almaktadır. Körfezin güneydoğusunda, üzerine tatil köyleri ve kamp alanlarının inşa edildiği ağaçlık bir yarımada var. Urduviza kale köyü ve Konski Körfezi efsanesi ile bağlantılıdır.
Dolmenler - Antik çağda, Traklar hükümdarlarını bu megalitik binalara gömerlermiş. Yerliler ise ejderhaların evi olduklarına inanıyorlardı.
"Ejderha Evi" - Primorsko'nun 4 km kuzeyinde, Ropotamo nehrinin denize döküldüğü yere yakın. Dolmen, Ropotamo sit alanının başlangıcıdır. Sit alanından geçerken, belirli kurallara uyulmalıdır .Bu kurallardan bazıları ateş yakmamak, bitkileri koparmamak, kamp yapmamak, işaretsiz yollara girmemek.
Ropotamo nehri'nin bir kolu olan Chengerska nehri'nin sol kıyısındadır.
Kitka zirvesinin batı yamacında 2 dolmen vardır.
Ropotamo Nehri - Mistik güzelliği birçok efsaneye yol açmıştır. Egzotik nehir üzerinde düzenlenen tekne turları hala bugün de hayal gücünü ateşliyor. Teknelerin nehir ağzına yürüyüş için kalktığı iskele, Primorsko merkezine 14 km mesafedeki Arkutino bölgesinde bulunuyor.
“Lavska glava” (Aslan başı) - Ropotamo nehrinin 80 m yukarısında sarkan Vikal kaya oluşumu. Fenomenin yaşının 65-70 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor, uyuyan bir aslanın profiline benziyor ve bir doğa güzelliği olarak ilan edildi. Efsanelerden birine göre, mistik kale Ranuli burada bulunur ve "Aslan Başı" onu korur. Başka bir efsaneye göre, orada gömülü büyük bir altın hazinesi olduğu söylenir, ancak şimdiye kadar kimse bulamamıştır. Bir eko-parkur Begliktash başlangıç noktası ile "Aslan Başı"na götürür, yol üzer ağaçlarda mavi ve beyaz işaretler vardır. uzunluk - 2 km, kot farkı - 170 m. Yolculuk tek yön olarak 1 saat sürer. Parkurun son 300 metresi "Aslan Başı" na ziyarete izin verilmiyor.
Arkeoloji Müzesi -Primorsko'nun merkezinde yer almaktadır. Holografik bir Trakyalı rahip, Begliktaş efsanesini anlatır.
Trak tapınağı ve antik gözlemevi Begliktaş
Primorsko'dan 3 km uzaklıkta, şehrin kuzey sahiline yakın ve "Perla" devlet konutu yolu istikametinde . Eski Traklar bölgeyi tanrılaştırmış, hediyeler sunarak bir tür tapınağa dönüştürmüşler. Kutsal alan, her biri Orphic ritüellerinde belirli bir işleve sahip olan dolmenlerle çevrili merkezi bir kaya platformundan oluşur . Ana Tanrıça ile Güneş Tanrısı arasındaki kutsal evlilik. Kayaların her birinin kendi sembolizmi ve kendi efsanesi vardır. Yaz sezonu boyunca, Begliktaş, efsanesinin ritüel canlandırması periyodik olarak yapılır. İstenirse, kompleks rehberli bir tur sağlar.
Begliktaş efsanesi
Efsanevi yolculuğuna çıkmadan önce Odysseus tapınağı ziyaret etmiş. Burada kahinlere danışmış, tanrılara hediyeler getirmiş ve uzun yolculuğuna devam etmiş.
Ejderhalar
Genellikle insan biçimindeymişler ve insanlardan yalnızca doğdukları kolların altındaki küçük kanatları bakımından farklıymışlar. İnsanüstü güce sahip, uçabilen ve kasırgalara neden olan ejderhalar da varmış. Ejderhalar her zaman kötü değilmiş, hatta bazıları yerleşim yerlerini koruyormuş. İnsanlar gibi aşık olur, evlenir ve çocukları varmış. Köylerin en iyi kız ve erkek çocuklarına aşık olmuşlar ve onları evlerine (dolmenlere) kaçırmışlar.
Ro’nun nehri
Binlerce yıl önce, eski Traklar nehir kıyısında yaşarken, Ro adında güzel bir kız ve genç bir Traklı savaşçı aşık olmuşlar ve sonsuza dek mutlu bir hayat yaşamışlar. Genç adam savaşa gitmiş. Tüm savaşlardan sağ kurtulmuş ve sevgilisine geri dönmüş, ancak onu başka bir adamla bulunca ceza olarak nehirde boğmuş. O zamandan beri insanlar bu nehri adıyla çağırmış - Ropotamo veya Ro nehri. ( nehrin Yunanca isminden - potami veya potamos )
SOZOPOL
Primorsko'nun kuzeyinde, 23 km 99 nolu yol üzerinde. Burgaz şehrine 30 km mesafede.
Sozopol, Bulgaristan'ın Karadeniz kıyısındaki en eski şehir ve en çok ziyaret edilen sahil turizm beldelerinden biridir. Tablo görünümünde bir yarımada üzerinde yer alan şehir, eşsiz cazibesi ve atmosferiyle büyülüyor . Mimari, eski ruh ve deniz güzelliğinin bir karışımı. Sozopol'un eski kısmı müze ilan edilmiştir. Spor ve kültürel eğlence için sayısız imkânla ziyaretçileri çeken, sanat şehri olarak adlandırılır. Şehrin kültürel takviminde 27 uluslararası festival içermektedir. Onlarca konser ve tiyatro gösterileri yer alıyor ve eylül ayı başında eşsiz "Apollonia" Sanat Festivali bulunuyor. Gelişmiş karayolu ve deniz ulaşımı, antik kente erişimi kolaylaştırıyor, ayrıca bölgede iki liman ve iki marina var. Eski efsanelerin meraklılarına Sozopol yeni bir meydan okumayla hitap ediyor, onlar için yüzyıllar öncesine uzanan bir yolculuk değil, hayal gücüyle kendi hikayelerini yaratması için bir teşvik. Burada, Sozopol vampiri hakkında en yeni ve hala bitmemiş Bulgar efsanesi yazılıyor. O sadece sanatsal şehrin gerçek ve eksiksiz atmosferinde yaratılabilir . Tablo görünümlü evler, dar kaldırımlı sokaklar, iki yanı incir yolları, liman, marinalar ve tipik Sozopol balık yemekleri sunan çok sayıda sahil restoranı. Buraya gelen herkes Sozopol’un markalaşmış olan yeşil incir reçelini denemeli ve ayrıca meşhur incir rakısını da denemeden gitmemeli.
Konaklama: 3*, 4*, 5* otellerde, aile pansiyonlarında, özel kiralık evlerde, kampinglerde ve tatil köylerinde 100 binin üzerinde yatak potansiyeli var.
Gezilecek yerler :Arkeoloji müzesi - Han Krum Meydanı'nın yanındaki Eski Kent'in merkezinde. Antik eserlerin zengin sergilenmesinin yanı sıra, burada sözü edilen kalıntıların yanında "Sozopol vampirinin" kalıntıları ve onun yüzünün canlandırılması var. Arazi keşfinde, kaburgaları arasında demir bir çubuk olan bir adamın iskeleti bulundu. Vampir efsanesi, turistlerin mitolojik yaratıklara dokunabileceği dünyadaki on yer sıralamasına Sozopol'u da dahil etti.
Manastır kompleksi “ Aziz Nikola” kazıları – Vampir iskeleti arkeoloji müzesinin yakınında bulundu.
“Aziz Kiril ve Metodiy kilisesi” - Manastır Kompleksi "Aziz Nikola" yanında. Tapınakta St. John adasındaki kazılarda keşfedilen Vaftizci Aziz Yahya’nın kalıntıları sergilenmektedir. Adanın bir zamanlar korsanların "başkenti" olduğu söyleniyor.
Sozopol vampiri
Bu, 2012 yılında kazılarda vampirizme karşı bir ritüelin açık işaretleri bulunan iki gömünün ortaya çıkmasıyla başlayan en yeni Bulgar efsanesidir. Bulunan bir erkeğin ve bir kadının iskeletleri 700 yıl öncesine ait ve bunlardan birinde göğsüne çakılmış demir bir kazık var. Kimdi o , bir Makedon mu, korsan Krivic mi yoksa antik kentin başka bir sakini mi? Neden vampir olarak kabul edildi? Bilim adamlarının varsayımları ve tahminleri devam ediyor,.Efsanelerin yaratıcıları hareket halinde.
"Sırlar ve Gizemler"
From Turkey:
EDİRNE/KIRKPINAR – KAYNARCA - KIYIKÖY – DEREKÖY SINIR KAPISI – MALKO TIRNOVO - GRAMATİKOVO
Istranca, büyülü ve mistik bir dağdır. Nereye gidersen git, en az bir kutsal yer bulacaksın. Bu rota sizi gizemli antik ritüellerin gerçekleştiği ve efsaneler aracılığıyla gizemli olayların yaşandığı özel yerlere götürecek, sizi bu yerlerin rastgele seçilmediğine ikna edecek.
Edirne / Kırkpınar
Otantik atmosferi ve mimari yapıları ile son derece etkileyici olan Edirne, 1361'den beri her yıl düzenlenen kentin geleneksel yağılı güreşleri de çok popülerdir. Tarihe "Kırkpınar" olarak geçen ve yaklaşık 7 yüzyıldır gelenek, bu yıla kadar ne savaşlar sırasında ne de doğal afetler nedeniyle bir kez bile kesintiye uğramadı veya kaldırılmadı . "Kırkpınar Yağlı Güreşleri”, somut olmayan kültürel mirasın korunması için UNESCO listesine dahil edildi. Her yıl Temmuz ayında gerçekleşir ve bir hafta sürer, geleneksel folklor festivali, yemek yarışmaları, sergiler düzenlenir. 2020 Yılı Temmuz ayında Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve şenlikleri Covid-19 virüs nedeniyle alınan önlemler nedeniyle yapılmamıştır. Son yıllarda her turnuvaya 2.000'den fazla güreşçi katıldı. Binlerce seyirciyi bir araya getiren en önemli ve prestijli festivallerden biridir.
Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin kökeni iki kardeş Ali ve Selim'in efsanesine dayanır.
Bitmeyen güreş
1357 yılında Orhan Gazi’nin Rumeliyi ele geçirmek için düzenlediği seferler sırasında oğlu Süleyman Paşa askerleriyle Edirne’yi geçici ele geçirdikten sonra Edirne civarında keşif akınına çıkar. Öncü birlik geri döner ve bugün Yunanistan topraklarında kalan Samona’da mola verir. 40 yiğit burada güreşe tutuşur. Saatlerce süren güreşlerde adları Ali ile Selim olan kardeşler yenişemez. Daha sonra Ahıköy yakınında ayni çift yeniden güreşe tutuşur ancak yine yenişemez ve solukları kesilerek oldukları yerde can verirler. 1361 yılında Edirne’yi fetheden Murat bey verdiği emir ile ayni yılın yazında kırk yiğit akıncı anısına bir güreş düzenler. Bu düzenlenen güreş “Kırkpınar Güreşleri” adıyla tarihe geçmiştir. Bundan sonra her yıl Hıdırelez günü “Kırkpınar” güreşleri yapılması gelenek haline gelmiştir.
Gezilecek yerlerSarayiçi Stadı
Yağlı güreşleri için özel olarak inşa edilen stadyum, yaklaşık 12.000 seyirciyi ağırlayabilir. Stadın giriş kapısının karşısında tam boy Kırkpınar ağılarının ve başpehlivanların heykelleri dikilidir. Kırkpınar ağası olmak için açık artırmada en çok para veren kişi seçilir. Kırkpınar Ağası, güreşlerin organizasyonundaki en önemli kişilerdendir. Yağlı güreşlerde her yıl tonlarca zeytin yağı harcanır.
Kırkpınar Evi
Kırkkanar Güreş Müzesi, Kaleiçi semtinde bulunur ve ünlü güreşçilerin fotoğrafları, eski belgeleri, kişisel eşyaları ve balmumu figürleri bulunur. Bahçesinde ünlü baş pehlivanların büstleri var. Müze, Edirne Valiliği tarafından restore edilmiş ve Kırkpınar Kültürünü İnceleme ve Geliştirme Derneği'nin kullanımına sunulan tarihi bir evdir.
Kaynarca
Edirne'den 86 km doğu istikametinde, Kırklareli içinden D020 yolu üzerinde.
Kırklaleli vilayetine bağlı Kaynarca ilçesinde, Herodot tarafından anlatılan Tear nehrinin kaynaklarıdır. Bölgede binlerce yıldır eski kutsal yerlerin ve yerleşim yaşamının izleri var. Alabalık, nehrin berrak sularında yetiştirilir ve kasabanın popüler balık restoranlarında servis edilir.
Konaklama imkanları : Komşu İlçe Pınarhisar'da / 9 km / - oteller, misafir evleri
Kaya tapınağı
Tear Nehri'nin kaynaklarından birinde yer almaktadır. Kutsal alanın Traklar tarafından kayaya oyulduğuna ve Orta Çağ'ın başlarında X-XI.yy bir Hıristiyan tapınağı olarak kullanıldığına inanılıyor.
Tear nehrinin kaynakları
Pers kralı Darius'un M.Ö. 5. yüzyıldan kalma seferinin açıklamasında, sıcak ve soğuk Tear nehrinin kaynakları en iyi su olarak gösterilmiştir. Pınarların turistlerin ziyaretleri için uygun olması ve kentin merkezi boyunca akan berrak suların heykelsi bir kompozisyonla anlatılan bir efsanesi vardır, bu da efsanelerin sınırı olmadığını gösterir.
Çoban ve onun değneği
Yıllar önce bir çoban, sürüsünü Tuna Nehri kıyısında otlatıyormuş. Kendi başına oyduğu ve hiç ayrılmadığı değneğini sürünün önüne atayım derken nehre düşmüş. Çocuğun sopanın kıvrımlı ucunda 5 madeni altın para saklıymış. Yıllar sonra çoban Kaynarcaya göç ediyor. Bir gün bir kafenin kapısında asılı sopa görüyor. Gözlerine inanamıyor. O sopa yıllar önce Tuna nehrinde kaybettiği sapaymış. Kafenin sahibi de inanmamış. Asayı yakındaki kaynaklardan birinde bulduğunu ve o kadar uzakta kaybolmuş olamayacağını iddia etmiş. Çoban, tıkacın kıvrımlı ucundaki boşluğu açmış, gizli paralar oradan düşmüş ve böylece Tuna suları tarafından götürülen asası olduğunu herkese kanıtlamış.
Kıyıköy
Kaynarca’nın 68 km doğusunda D020 yolu ve Vize üzerinden, Karadeniz kıyısındadır.
Kasabanın, eski ahşap evlerin romantizmi ve cazibesi, bir deniz feneri , güzel bir limanı, geniş ve sessiz bir plajı vardır. Kuzeyde ve güneyde içinde nilüferlerin yetiştiği Pabuçdere ve Kazandere … Sahilleri su kaplumbağaları ve binlerce kuşa ev sahipliği yapmaktadır. Nehirler olağanüstü eğlenceler sunar ; kano, kayak, balık tutma gibi .
Konaklama imkanları : küçük aile otelleri
Gezilecek yerler: Kale surları
Kıyıköy’e VI. Yüzyıldan kalma neredeyse tamamen korunmuş kale kapılarından girilir. Yunan kolonistleri tarafından kurulan antik kentin kale duvarları 3 metre kalınlığında ve 10 metrenin üzerinde yükseklikte ve acımasız kıyı korsanlarının efsaneleriyle ilişkilendiriliyor.
Aziz "Aya Nikola” kaya manastırı
Kıyıköy’ün kuzeyinde, Pabuçdere Nehri kenarında yer almaktadır. 6. yüzyılda İmparator Justinianus döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Üç katı doğrudan kayalara kesilmiştir. Ustalar tarafından yapılan şekiller, zarafetle oyulmuş figürlere, masif sütunlar ve kemerlere hayranlık duyulmaktadır. Günümüzde yeni evliler için düğün gününde manastırı ziyaret etmek ve düğün fotoğrafları için arka planını kullanmak bir gelenektir. Manastır ile ilgili iki efsane söylenir – Aziz Nikola’nın çalınan mucizevi "terleyen" heykeli hakkında ve bir rahibenin ruhu ile ilgili.
Rahibenin ruhu
Manastırdaki rahibelerden biri aşık olmuş ve evlenmiş, bekarlık yeminini bozmuş. Ceza olarak gelinliğe benzeyen bir cüppe giydirilip öldürülmüş. O zamandan beri ruhu manastırı terk etmemiş ve geceleri manastırı ziyaret eden insanlar onun sesini duyduklarını iddia ediyorlar.
Salmides korsanları
Efsaneye göre, bir zamanlar burada bulunan Salmides kenti, Trakya, Pontica'daki en acımasız kıyı korsanlarına aitti. Fırtınalı gece denizinde kaybolan gemiler bu kıyılarda kesin olarak sonlarını bulurmuş. Soyguncular kayalara büyük ateşler yakarak, kurtarıcı Boğazın ışıklarını taklit ediyorlarmış ve onları yağmalamak için gemileri kıyıya çekiyorlarmış. Korsanlar, gemileri batırmayı kolaylaştırmak için sivri ahşap kazıklardan su altı bariyerleri inşa ediyorlarmış.
Malko Tırnovo
D020 nolu yol üzerinden Kırklareline 140 km sonra E87 ye girerek Dereköy Malko Tırnovo sınır kapılarına varıyoruz.
Malko Tarnovo, sınır kapısından sonraki ilk Bulgar kasabasıdır. 16. yüzyılın sonlarında kurulan şehir, bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan Trakyalıların ve Romalıların kültür, gelenek ve inançlarını miras almıştır. Malko Tarnovo, bazıları ziyaretçilere açık olan megalitler, höyük nekropolleri, dolmenler, antik binalar ve kalelerle çevrilidir. Burada hemen hemen her yer mistisizm ve gizemlerle ilişkilendirilir. Kasaba, dağları ve antik çağları seven çok sayıda ziyaretçisine, tarih öncesi ve antik kültürel anıtlara ve doğal güzelliklere geziler düzenleme, avlanma, balık tutma, ata binme, işaretli yürüyüş parkurlarında yürüyüş turları, cip safarileri, 9 farklı müze sergisi ve zengin bir kültürel takvim sunuyor.
Konaklama: Otel, mоtеl, misafir evleri, avcı konaklama yerleri.
Gezilecek yerler:Büyük Pınar
Berrak suyu asla kurumayan üç kurnalı taş çeşme, Malko Tarnovo'nun sembolüdür. Şehir merkezinde 1862 yılında inşa edilmiştir. Yerliler Büyük Pınar’ı kutsal bir yer olarak görüyorlar. Şehrin onun etrafında geliştiğine inanılıyor. Büyük Pınar'ın suyunun asla kurumadığına ve her zaman berrak olduğuna inanılıyor. Çünkü suyun ruhu peri vila tarafından korunuyor, yalnızca biri suyu bulandırmaya çalıştığında peri vila görülebilir.
Golyamo Gradişte – Bastet’in gizemi
Golyamo Gradishte Zirvesi (deniz seviyesinden 709 m yüksekte) Istranca'nın Bulgaristan topraklarındaki en yüksek zirvesidir. Buraya giden rota, Malko Tarnovo'dan Türkiye'ye giden ana yoldan başlıyor. Sınır kapısı kontrol noktasından yaklaşık 2 km önce tabelalarla gösterilmiştir. Zirvenin eteğinde, eski Mısır tanrıçası Bastet'in efsanesiyle ilişkili bir mağara vardır. Yer bir defineci tarafından bulunan eski bir haritaya dayanarak kahin Vanga tarafından belirtilmiştir.
Trakya kült kompleksi "Mishkova niva"
Golyamoto Gradishte zirvesinin güneydoğu yamacında, yaklaşık Malko Tarnovo'nun 3 km. güneydoğusunda. Komplekse asfalt bir yoldan araba ile ulaşılabilir.
"Propadat" mevki - Ölüler Şehri
Malko Tarnovo'nun 3 km kuzeybatısında, alçak bir tepede yaklaşık 40 mezar Tümülüs’ü ve bir de kubbeli mezar bulunmaktadır . Buradan yeraltı krallığına giden yol geçiyormuş.
Azize ”Marina” Mağarası
Pek çok inanç ve efsaneyle özdeşleşen Güneydoğu Trakya'daki en büyük Azize “Marina” kült merkezi Malko Tarnovo'dan 16 km mesafede, Slivarovo köyü yakınlarındaki, sınır çitinin yakınında. Ziyaret sırasında, Sınır polisine kayıt yaptırılması gereklidir. Azize, yılanların, suyun ve evliliğin koruyucu azizesi olarak kabul edilir ve çocuksuz kadınların hamile kalmasına yardımcı olduğuna inanılır. Mağaraya doğru kara toprak yol üzerinden toplam 12 km gidilir ve küçük arabalara uygun değildir. Istranca Tabiat Parkı Müdürlüğü ve Malko Tarnovo'daki Turizm Bilgilendirme Merkezi tarafından arazi aracı ve rehberli tur sağlanır. Tek yönde yol yaya yaklaşık 4 saat sürer, kot farkı yaklaşık 50 m. Rota, Azize Meryem ana şapelinin kuzeydoğusundan Slivarovo köyünün girişinden başlar ve Zipka ile Likudi mevkiinden geçer. Mağaranın girişi güneye bakar ve doğu ucunda geçmek için bir açıklık vardır. İnanışa göre, sadece bakireler ve bekarlar sağlık için bu delikten geçebilir . Eğer evliler geçerse delik onları sıkıştırır. Şifalı mağaranın doğu kısmına, hastalıklı organların veya bütün insanların minyatür resimleri yerleştirilir . Eski inanışa göre, hastalık nesnelerin üzerinde kalır.
BASTET EFSANESİ
Istranca Dağı, gizli bilginin koruyucusudur. Gradishte mevkiine siyah granit bir lahit getirilmiş ve yeraltının derinliklerine saklanmış. İçinde yabancı madde (uzaydan) asasını tutan yarı tanrı Bastet / kedi kadın / bedeni yatıyor. Lahitin içinde insanlığın tarihi ile ilgili gizli bilgiler yazılı . İki bin yıl öncesi ve iki bin yıl ilerisi, ancak yazı okunamıyor. Mısır'dan develerle getirilmiş. Lahit gizlendikten hemen sonra köleler, askerler ve amirler öldürülmüş. Böylece sır, keşfedileceği, dünyaya gösterileceği ve insanlar tarafından çözüleceği zamanı beklemek için kanla mühürlenmiştir. Bu, paha biçilemez değere sahip bin yıllık bir mesajdır. Kutsal alan, diğer medeniyetlere açılan bir kapıdır. Onlarla iletişim, insanlık hazır olduğunda gerçekleşecek ve bu temasın anahtarı lahitte gizli. Hazine avcıları on yıllardır kedi kadının kalıntılarını arıyor, ancak dünya dışı zeka onların bulunmasını engelliyor. Korkunç Mısır laneti, sonsuz uykusunu bozan herkesi etkileyecektir.
Bunların hepsi doğru mu?
Gramatikovo
Malko Tarnovo'nun 99 nolu karayolu üzerinden 24 km kuzeydoğusunda
Gramatikovo köyü, sunduğu dinlenme koşulları ve sınır bölgesinde bulunan Bulgaristan'ın en gizemli yerlerinden biri olması nedeniyle rotanın son noktasıdır. Dağın bu kısmındaki hemen hemen her yer gizemle ilişkilendirilir. Gramatikovo'nun da efsaneleri var. Bunlardan biri köyün merkezinde bir taşa oyulmuştur.
Konaklama yerleri: oteller, misafir evleri Gezilecek yerler :İndipasa
13 km. 99 numaralı yol üzerinde, Gramatikovo köyünün güneyinde ve Kachul mevkiindeki kavşakta Veleka Nehri üzerindeki köprüden sola. Yol Google streetde görünüyor.
Pagan tapınağı Indipasha, Istranca'nın en gizli yerlerinden biridir. Araba ile ulaşılamaz. Küçük bir park yerinden sonra 1,5 km uzunluğunda bir yaya yolu başlamaktadır. Kot farkı - 110 m., Yaklaşık 30-40 dakika yürüyüş mesafesi sonra kutsal alan, Ayazma vadisinde derin bir yerde yer almaktadır. Kocaman bir kayadan sessizce ve sakince şifalı su akar. İnce akan suyun etrafı uzun sarmaşıklar ve renkli giysilerle çevrilidir, ziyaretçiler hastalıklarını burada bırakmak için onları asarlar. İki bin yıldan fazla bir süredir, Indipasha harikalarıyla tanınıyor. Efsaneye göre burada Traklı rahibeler kurban adarlarmış ve geleceği tahmin ederlermiş. Sonraki yüzyıllarda, yer yavaş yavaş unutulmaya başlamış. Efsaneye göre, kör bir manda tarafından yeniden keşfedilmiş.
Eğitimlilerin köyü
1393'te Veliko Tarnovo'nun fethinden sonra şehrin ana savunucusu Patrik Evtimiy sürgüne gönderilmiş. Ona eşlik eden Tarnovalılar hepsi yüksek eğitimli insanlar, bu bölgede sığır yetiştiricilerin yanına sığınmışlar . Gramatikovo adını verdikleri bugünkü köyün kuruluş başlangıcını belirlemişler . Gramerciler tarafından kurulan köy olarak bilinmektedir.
Gözleri açılan manda
Yıllarca sadık hizmetten sonra kör olan bir manda varmış. Sahibi hayvana çok bağlıymış ve bu nedenle onu öldürmek istememiş, bu yüzden sık ormanlarda özgürce yaşamasına izin vermiş. Birkaç gün sonra manda geri dönmüş ve görüyormuş. Zaman geçmiş, manda yeniden kör olmuş, sahibi tekrar serbest bırakmış ... ve böylece hikaye birkaç kez tekrarlanmış. Sahibi şaşırmış ve görme sırrının ne olduğunu öğrenmek istemiş. Mandayı tekrar serbest bırakmış, ancak bu sefer onu takip etmiş ve gizemli yeri keşfetmiş. O zamandan beri, insanlar Indipasa'nın pınarındaki suyun şifalı olduğuna ve özel, büyülü bir güce sahip olduğuna inanmışlar.
"Bilgelik ve İnanç"
From Turkey:
EDİRNE – DEREKÖY/MALKO TIRNOVO SINIR KAPISI - BRAŞLİAN - BALGARİ/VLAHOV DOL
Istranca'da yaşayanlar bilgeliği korurlar çünkü bu tecrübe ve bilgidir. Ayrıca inançlarını da korurlar, bu onların güvenidir, umudun anahtarıdır. Bilgeliğin ve inancın sembolleri dağların her yerindedir. Bu rota, ziyaretçileri sadece kadim insanların bilgeliğine götürmekle kalmıyor, aynı zamanda modern insanın bize bırakılan mirasa karşı tutumunu da ortaya koyuyor.
Edirne
Edirne'ye laleler, meyve sabunları kenti diyorlar ama aynı zamanda yüzyıllardır üç dinin bir arada yaşadığı bir inanç ve hoşgörü kentidir. Edirne'nin tüm ana caddeleri, çevrili oldukları çeşitli efsanelerle ilişkilendirilen etkileyici üç camii ;Selimiye, Üç Şerefeli ve en eskisi - Eski Cami ile merkez meydandan başlarlar.
Gezilecek yerler: Selimiye Camii
Edirne'nin sembolü ve gururudur. Selimiye Camii, 1568-1574 yıllarında Efsanevi mimar Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu II.Selim’in talimatıyla yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisinin zirvesi olarak kabul edilir ve Sinan, onu ustalık eseri olarak tanımlar. Kesme taş bloklardan inşa edilen cami, 2475 metrekare alan üzerine kurulu, kubbesi 31,20 metre çapında ve 42,30 metre yükseklikte sekiz etkileyici "fil ayağı" tipi sütun üzerine inşa edilmiştir. 71 m uzunluğundaki dört minaresi Türkiye'nin en yüksek minareleridir. İç dekorasyonunda çini, hattat ve Edirne kari süslemeleri herkesi büyülemektedir. En popüler motifler arasında efsanelerden biriyle ilişkilendirilen ters lale vardır. Caminin ayrıca geniş bir avlusu vardır. Kompleksin içinde Türk İslam eserleri müzesi ve Vakıf Müzesi bulunmaktadır.
Göl Baba
Göl Baba Gölü, Edirne'ye 9 km mesafedeki Değirmen Yeni köyü yakınlarında, mükemmel tablo görünümlü manzarasıyla ve bitki örtüsü arasında yer almaktadır. Bölgedeki diğer göllerde olduğu gibi burası için de çeşitli efsaneler anlatılıyor.
Kayıp köy
Günlerce aç olan kimsesiz yaşlı bir adam bir parça ekmek için köyde sokak, sokak kapı, kapı dolaşır. Fakat kimse acıyıp da bir parça ekmek vermez. Köyün sonuna geldiğinde çaldığı kapıya çıkan kadın ona ;”Benim de ekmeğim yok, çocuklar da sürekli ekmek istiyorlar, onları oyalamak için fırına mecburen tezek koydum “ der. Yaşlı adam kadına dönerek ; Ne olur, biraz verirsen çok makbule geçer der”. Kadın şaşkın bakışlarıyla, nasıl olur onlar tezektir der. Yaşlı adam “ ne olur git getir” der ve kadının geri dönmesini bekler. Kadın gider ve fırını açar, bir de ne görsün tezeklerin yerinde ekmek vardır. Ekmeği alır yaşlı adama götürür ve verir. Yaşlı adam kadına ; “Çocuklarını al ve benimle gel, ama sakın arkana bakma”! Kadın yaşlı adamla gider ama, dayanamayıp son kez köyüne dönüp bakar. Baktığı anda da kadın taşa dönüşür ve köy yok olur. Bu gün o köyün yerinde olan göle Göl Baba denilmektedir.
Ters lale
Efsaneye göre caminin inşa edildiği arazi, orada lale yetiştiren yaşlı bir dul kadına aitmiş. Arazisini satmayı uzun süre reddetmiş çünkü lale bahçesine çok bağlıymış. Ancak bir kez daha reddedildikten sonra, bütün laleleri bir gecede solmuş. Yaşlı kadın bunu Allah'ın emri olarak kabul etmiş ve arsasını satmış, ancak caminin herhangi bir yerine bahçesini simgeleyen lale motifi konulması şartıyla. Kadının inatçılığını göstermek için Mimar Sinan, laleyi caminin müezzin mahfilinin mermer ayaklarından birinin alt kısmına koyar ama ters olarak.
Braşlyan
Edirne'den 127 km. E80 yolu ve E 87 karayolu üzerinde, Dereköy /Malko Tarnovo sınır kontrol noktası / üzerinden, Zvezdets - Malko Tarnovo sapağından sola dönüş 1,5 km sonra Baraşlyan köyü.
Braşlian köyü sarmaşıklarla kaplı asırlık meşe ve kayın ormanlarının bulunduğu tablo görünümlü bir vadide yer alan Brashlyan köyü, özel bir çekicilik yaymaktadır. Köye girdikten sonra ziyaretçi başka bir çağa düşer , birkaç yüzyıl öncesinin ruhu hissedilir. Braşlyan bir film sahnesini andırıyor ve birden fazla çeşitli film yapımları için bir mekan olarak seçilmiş. Köy, mimari ve tarihi sit alanı ilan edilmiş . Evlerinin 80'den fazlası mimari anıt ilan edilmiştir. Alan mistisizm ile çevrilidir. Çevresinde, yılın belirli zamanlarında mucizevi güçlere sahip olduğuna inanılan şifalı bir bitki olan çiğ (rosen) içeren efsanevi çayırlar vardır. Tüm bunlar, Brashlyan'ı standart dışı da olsa popüler bir turizm merkezi haline getiriyor.
Konaklama: aile otelleri, villalar ve misafir evleri.
Gezilecek yerler : Aziz Dimitar kilisesi, Kilise okulu, Balyo’nun evi, Geleneksel köy tarım müzesi, Etnografya müze – ev, Aziz Panteleymon, Azize Petka ve Azize Marina şapelleri.
Kavşaktaki köy
Antik çağda, Trakyalılar bu toprakların yerlisi olduklarında, şimdiki Brashlyan köyünün bulunduğu yerde yerleşim yokmuş. Köy kurulması için özel bir ritüelin gerçekleştirilmesi gerekiyormuş. Tam olarak dolunayda, gün batımından ilk horozlara kadar, iki ikiz kardeş, iki ikiz öküzün çektiği bir sabanla bir daire içinde sürmeleri gerekirmiş. Sürülenlerin dışında kalan vahşinin aksine, karıkla çevrili alan kutsal hale gelirmiş. İnsanların yerleşmesi gereken yer kutsal olan yermiş. Ancak, başka bir şey olmuş . İlk horozlar öttüğünde ikiz kardeşler gelecekteki yerleşim sınırlarını belirleyen çemberi kapatamamışlar. Bu nedenle, sürülmemiş kalan yerin kutsanması ve daha sonra çemberin kapatılması gerekiyormuş. İnsanlar bunu yapmak için oraya bir şapel inşa etmişler ve buraya "St. Leftera" (St. Marina) adını vermişler. Yerel halk buna hala bugün de "Küçük Kilise" diyor.
Balgari
Brashlyan'ın 56 km doğusunda, E87 yolundan Bosna kavşağına kadar, 99 ve 907 numaralı yol üzerinden Tsarevo yönünde devam ediyoruz, deniz kıyısına 17 km mesafededir.
Folklor sit alanı statüsündeki Bulgari köyü, uzun geçmişten kalan yaşayan canlı hatırasıdır. Sadece burada "Ateş üzerinde dans" geleneği korunmuştur. Ateş dansının büyüsü, her yıl 3 ve 4 Haziran tarihlerinde "St. Konstantin ve Elena" bayramında binlerce Bulgar ve yabancı turisti cezbetmektedir. St. Konstantin ve Elena ” köyün koruyucusudurlar. Azizler aynı zamanda bir kültürel anıt statüsüne sahip olan kilisenin de hamileridir. Sadece burada “Nestinarların” yolundan şapelden kutsal pınara kadar yürünebilir, kuyruklu ikonlar eşlik edebilir, davulun büyülü vuruşları duyulur ve közdeki otantik dans görülür. Bu güne kadar, gelenek çözülmemiş bir bilimsel gizemdir, ancak yerliler için “nestinar” ateşi kutsaldır. Bu ritüel, UNESCO tarafından Bulgarların dünya kültür mirasına yaptığı katkı olarak kabul edilmiştir.
Konaklama: kiralık villalar, misafir evleri
Görülecek yerler: Кonak
Köyün merkezinde yer bu bina, 3 Haziran Aziz Konstantin'in bayramında burada kaldığına inanılan dikdörtgen bir binadır . Burada kutsal davul ve bayramdan önce "korunan" ikonlar tutulur. Konakta genellikle kor üzerinde yürüyebilme becerisi eğitimi verilirmiş.
Büyük Ayazma
Büyük Ayazma (Kutsal Su) bir zamanlar "Anavatan" olarak adlandırılıyormuş. Vlahov dol mevkiinde yer almaktadır. Buraya, beş “Nestinar” köyünden Bulgari, Kosti, Gramatikovo, Kondolovo ve Slivarovo’dan işaretli yollarla erişilebilir. Her yıl 3 Haziran sabahın çok erken saatlerde, beş köyün sakinleri, köylerindeki azizlerin "konağından" Büyük Ayazmaya kutsal pınarlara bir geçit töreniyle yola çıkarlaşmış. Yürüyüşe “Nestinar’lar” önderlik eder , beraberinde kutsal davul, gayda ve ikonaları taşıyan çocuklar katılırlarmış. Burada bugün de her köyün hala "odarı" var . İkonların yerleştirildiği ahşap bir taşıyıcı. Nestinar topluluğu Büyük Ayazma’da "Yasayı" yerine getirmek için toplanırlarmış, azizlerin Istranca dağı için sağlık ve refah getirmesi için dua ederlermiş. Burada nestinarların bir büyüğe "yakalandıkları" söylenir ve bütün gece ateşte dans ederlermiş. Dans sırasında, bazılarının her zaman gerçekleşen peygamberlik tahminleri varmış.
Nestinar efsaneleri
Geçmişte, bölge yakınlarda Nestinarların var olduğu bir köy olduğu ve burada onların tanrı ile ilişkili oldukları söylenir. Her “nestinar” için kutsal olan işler Büyük Ayazma pınarında yapılırmış. Burada ilk defa köz (kor) üzerinde yürümek için seçildiğini fark ederler ve her yıl bir geyik kurban edilmek üzere buraya gelirmiş. Sakince gelerek, dinlenmek için uzanırmış ve sonra başını kurbanlık taşın üstüne koymaya kendisi gidermiş. Ancak bir yıl, insanlar geyiğin dinlenmesini beklemeden, onu hazırlıksız ve yorgun bir şekilde kurban etmişler. O günden sonra bir daha asla geyik gelmemiş.
GURME
Istranca'da hem insanlar hem de yemekler eşsizdir. Yemek hikayeleri her zaman genellikle mistisizmi ve asırlık ritüelleri ifade eder. Geleneksel olmayan yemeklerle turistleri şaşırtmaya ve rota üzerindeki belirli bir yere özgü lezzetleri "test etmeye" hazır mutfak geleneklerinin gayretli muhafızları var.
Edirne tava ciğeri
Tava ciğer Edirne'nin simgelerinden biridir. Şehri ziyaret edip de ve onun lezzetli "amblemini" denememek suçtur. Şehir merkezindeki onlarca özel restoranda servis edilmektedir. Edirne lezzeti olan tava ciğer kendine özgü bir marşı vardır ve her bahar, şehir bir tava ciğeri festivaline ev sahipliği yapmakta. Burada 1 ton meşhur lezzetten yenir. Dünyanın en büyük ciğer tavası Edirne'de bulunuyor ve Guinness Rekorlar Kitabı'nda yer alıyor.
Tava Ciğer tarifi
Dana karaciğerinden hazırlanır, ciğerin üzerindeki ince zarı ve sinirleri temizlenir ve ince yaprak halinde kesilir, bu büyük beceri ve ustalık ister. Kesilen yapraklar süzgeç içinde bol suda durulanıp tamamen süzülür ve 20 - 25 dakika dinlendirilir. Buğday unu ile karıştırılır, tuz ekleyip 120 derece kızgın yağda 40 -45 saniye kızartılıyor ve servis için hazır hale geliyor. Yanında kızartılmış Karaağaç kırmızı acı biberi ile cacık, ayran ve ya yoğurt servis ediliyor.
Istranca lezzetleri
Zelnik / peynir, labada, ıspanak veya ısırganlı börek, bazen etli /, ishmer / taze tuzlu peynir ve mısır unu /, rulo kekler, kiremit üzerinde balık, trahuli / palamut ile / Istranca dedesi - Istranca mutfağı inanılmaz lezzetler sunuyor . En garip spesiyaliteler arasında, ancak Malko Tarnovo çevresindeki bölge için geleneksel olan lopuşka yemeği.
Tarifi :
Nehir balıklarından hazırlanır: bıyıklı, küçük alabalık ve diğerleri, ince hayvansal yağdan pastırma dilimleri, soğan ve diğer yeşilliklerle birlikte nehir boyunca büyüyen büyük dulavratotu yapraklarına sarılır. Bütün bunlar doğrudan korda pişirilir.
Controller
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipisicing elit. Mollitia neque assumenda ipsam nihil, molestias magnam, recusandae quos quis inventore quisquam velit asperiores, vitae? Reprehenderit soluta, eos quod consequuntur itaque. Nam.